Barselona'dan sonra Madrid'e geçiyoruz. Madrid'de ilk durağımız Boğa güreşi arenasının da içinde yer aldığı Las Ventas Meydanı. Dünyadaki en büyük boğa güreşi arenalarından biri olan Plaza de Toros'ta güreşler Mart ayında başlayıp, Ekim ayında sona eriyormuş. Çember şeklinde olan arenanın üç kapısı bulunuyor. Bir kapıdan matadorlar, bir kapıdan boğalar içeri giriyormuş üçüncü kapıdan ise öldürülen hayvanlar dışarı çıkarılıyormuş.
Arenanın dışındaki duvarda iki atlı sürücü arasında giden bir boğa sürüsü canlandırılmış.
Eski yıllarda boğa güreşinde yaralandıklarında iltihap kapan yaraları nedeniyle oldukça fazla matador hayatını kaybediyormuş. Aleksandr Fleming isimli İskoçlu bakteriyologun 1920'li yılların sonunda bulduğu penisilin matadorların ölümcül yaralarını iyileştirip, hayatlarını kurtarmış. Arenanın önündeki alanda hayatlarını kurtaran bu ünlü bilim adamına matadorların duydukları saygıyı göstermek için şapkasını çıkararak Fleming'in büstünü selamlayan bir matador heykeli yapılmış.
Meydanda ağaca tırmanan bir ayı heykeli bulunmaktadır. Bu heykel Madrid'in semboludür. Bir zamanlar Madrid ormanlık bir alanmış ve bolca ayı yaşarmış. Aynı zamanda ormanda bolca böğürtlen ağacı varmış. Ayılarda en fazla böğürtlen yemek için bu ağaçlara tırmanırmış. İşte bu nedenle bu heykel yapılmış ve şehrin sembolü olmuş.
Sanatın, tarihin içiçe olduğu Madrid'de görülmesi gereken yerlerden biri de İspanya Meydanı(Plaza Espana)'dır. Eskiden ordu tarafından karargah olarak kullanılan bu alanda şimdi Cervantes, Donkişot ve Sanço Panço'nun heykellerinin olduğu yemyeşil bir park, meydan bulunuyor. Elli yıl öncenin en büyük binası olan Zürafa Gökdeleni de burada bulunuyor.
Cervantes'in ünlü Don Kişot kitabı dünya üzerinde İncil'den sonra birçok lisana çevrilerek en çok basılan eser olarak tescillenmiş. Meydanda Cervantes oturur vaziyette. Bir alt kademede de eserinin kahramanları Don Kişot, Sanço Panço ve hayvanları bulunuyor.
Madrid' deki en önemli eserlerden biri de Plaza de Cibeles Meydanındaki Bereket Tanrıçası Kibele'nin heykeli ve çeşmesidir.
Kibele Eros'un annesi Bereket Tanrıçası'dır. Bu heykel Madrid'in en sevilen sembollerindendir. Bereket Tanrıçası iki aslan tarafından çekilen bir arabada otururken tasvir edilmiş. Kibele elinde bir asa tutar. Vahşi aslanların arabayı çekmesi Kibele'nin tanrıçalığını simgeler. Real Madrid takımı bu çeşmeyi uğur sayarmış ve her kupa aldıklarında futbolcular taraftarlarıyla beraber bu çeşmeye gelirmiş.
Madrid'in en büyük ve ünlü meydanlarından biri de Plaza Mayor( Büyük Meydan)dır. Bu meydan kare bir avlu etrafında düzenlenmiş 136 binadan oluşmaktadır. 1619 yılında krallığa prestij sağlayacak bir alışveriş merkezi olarak inşa edilmiş. Günümüzde çeşitli dükkanlar ve atölyelerden oluşan çok güzel bir ortamı bulunmaktadır. Festivaller, konserler için kullanılan bu alanın etrafında yer alan sokaklarda pekçok bar, restorant yer almaktadır. Alanın ortasında Kral III. Philip'in at üstünde bir heykeli bulunmaktadır.(Biz oradayken bir konser için meydana sahne kuruluyordu bu nedenle çok yaklaşamadık ve meydanın resmini tam çekemedik)
Plaza Mayor'un hemen yakınındaki Mercado San Miguel'de ilginç bir yer. Her tarafı camlarla çevrili bir tür pazar yeri. İçinde bir sürü restorant, cafe ve manav var. İsterseniz birşeyler alıp hemen orada yiyorsunuz, isterseniz daha sonra yemek üzere alıp gidiyorsunuz.
Madrid ile ilgili bilgilere bir sonraki postta devam etmek üzere burada kesiyor ve sizleri Madrid'ten çeşitli görüntülerle başbaşa bırakıyorum.
Parlemento Binası
Madrid'in en büyük bulvarı olan Gran Via'da yer alan Metropolis Binası
Madrid şehir turu yapabileceğiniz tur otobüsleri
3 yorum:
Sabah sabah bir Madrid turu yaptım ne güzel :)
Ne kadar da güzel anlatmışsınız, şehir rehberi gibi :) Bir gün gidersem mutlaka önce sizin yazınızı okuyup deneyimlerinizden faydalanacağım....
Yorumlarınız için teşekkürler.
Yorum Gönder