29 Nisan 2013 Pazartesi

Bezelye Püreli Etli Tart

Herkese güzel bir hafta dilerim. Haftaya misafirlerinize farklı   sunumlu bir  et yemeği yapmak isterseniz size alternatif olabilecek bir tarif ile başlamak istedim. Etle birlikte sunulan bezelye püresini kışın ıspanak püresi olarak değiştirebilirsiniz.(Tarif bir  iki ufak değişiklik yapılarak  Lezzet dergisinden alınmıştır)
Afiyet olsun.
Malzemeler: (4 kişilik)
4 milföy hamuru
500 gr.kuşbaşı et

     1 tane  kırmızıbiber
     1 tane çarliston biber
     2 su bardağı haşlanmış bezelye
     1 kahve fincanı krema
    1 yemek kaşığı tereyağı
    zeytinyağı
    tuz
    karabiber


    Hazırlanışı:
    Biberlerin çekirdekleri  temizlenip  küp şeklinde doğranırlar.  Haşlanmış bezelyeler blender ile püre haline getirilir. Bir tencerede tereyağı eritilir ve krema ile püre haline gelen bezelye tencereye konulup hepsi iyice karıştırılıp bezelye püresi hazırlanır.  Biberler başka bir tavada ısıtılan zeytinyağında çevrilerek sotelenir ve bezelye püresine eklenip, iyice karıştırılıp harmanlanır.  Etler bir tavada ısıtılan  zeytinyağında pişene kadar karıştırılarak harmanlanır. Diğer tarafta  milföy hamurları oklavayla hafifçe incelterek açılır. Yağlanan  küçük tart kalıplarının içine yerleştirilirler.  Kenarlardan taşan fazlalıklar bıçakla alınır.  Hamurların üzerine  yağlı  kağıt konup  hamurun pişerken kabarmasını önlemek için üzerlerine birer avuç kuru fasulye konulur.  Önceden ısıtılmış 200 derece fırında 20 dakika pişirilir. Fırından çıkan milföylerin içindeki fasulyeler alınır. Milföy tartlarının   içine önce bezelye püresi eşit miktarlarda paylaştırılır.  Üzerlerine  sotelenen etler konulur ve sıcak olarak servis edilir.
    AFİYET OLSUN


23 Nisan 2013 Salı

23 Nisan Kurabiyeleri


Tüm çocuklarımızın ve hepimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun. Blogumda yazmaya başladığım 2010 yılından itibaren her 23 Nisan'da yaptığım gibi bu 23 Nisan 'da da blogumu çocuklarımıza bırakıyorum.


Sevgili kızlarımız Defne, Ecem ve Selin   23 Nisan için  sevimli kurabiyeler yapmaya karar vermişler.





Kızlarımız kurabiye kalıplarıyla işe başladılar ve şipşirin kurabiyeleri hazırladılar.







Bu şirin sevimli kurabiyeleri yapan sevgili Defne, Ecem ve Selin  dayanamayıp kurabiyeleri afiyetle yediler.

Dünyanın tek Çocuk Bayramına sahip olan sevgili  Defne, Ecem ve Selin sizin ve tüm çocukların Bayramını bir kez daha kutlarım. Nice Bayramlarınız olsun ve hepsini çoşkuyla, mutlulukla kutlayın.

21 Nisan 2013 Pazar

Kurutulmuş Taze Fasulye Kavurması

Yazdan hazırlanıp kışın tüketilen sebzeler artık yavaş yavaş dolaplarda azalıp yerlerini  tazeleri  alıyor. Kurutulmuş taze fasulye de bunlardan biri. İster verev bölünüp, ister uzunlamasına 3, 4 ince parçaya ayrılırarak kurutulan taze fasulyenin kurutulmuşunun  tadı da en az tazesi kadar güzel. Havalar hala soğuk olduğu için tazesini almadan önce  fasulyenin kış versiyonunu  yapıp sizlerle paylaşmak istedim.            
Afiyet olsun          
Malzemeler:
250 gr. kurutulmuş taze fasulye
1 orta boy kuru soğan
2 yemek kaşığı salça
tuz
karabiber
zeytinyağı
Hazırlanışı:
Fasulyeler kaynar suya atılıp, 10 dak. haşlanır. Haşlanınca süzülür. Bir tavada zeytinyağı ısıtılır. Yemeklik doğranmış kuru soğan tavaya konulur ve pembeleşinceye kadar çevrilir. Üzerine salça eklenir ve birlikte çevrilir. Fasulyeler de tavaya konulur tuz, karabiber eklenir ve hepsi birlikte çevrilir.Tavaya yarım su bardağı su konulur ve su çekene kadar fasulyeler pişirilir. Ocak kapatılır ve servis tabağına alınan fasulye sıcak olarak servis edilir.

AFİYET OLSUN.


              

17 Nisan 2013 Çarşamba

Cevizli Semizotu Salatası

Herkese güzel bir akşam dilerim. Bu akşam semizotunun farklı bir salata tarifi var .
Afiyet olsun.
Diğer semizotu salata tariflerim:
Enginarlı Semizotu Salatası
Mozerellalı Semizotu Salatası
Yoğurtlu Semizotu  
Malzemeler:
1 demet semizotu
3 tane orta boy domates
1 limonun suyu
tuz
zeytinyağı
yarım su bardağı  ceviz içi
Hazırlanışı:
Semizotu ayıklanıp, yıkanır, süzülür. Bir kabın içerisine elle koparılarak doğranır. Üzerine domatesler doğranır. Limonun suyu, tuz ve zeytinyağı karıştırılıp salatanın sosu hazırlanır ve salataya dökülür. Sos karıştırılıp, salata ile harmanlanır. Servis tabağına alınan salatanın üzerine elle iri iri parçalanan cevizler serpilir ve salata servis edilir.
AFİYET OLSUN.

15 Nisan 2013 Pazartesi

Madrid


Barselona'dan sonra Madrid'e geçiyoruz. Madrid'de ilk durağımız Boğa güreşi arenasının da içinde yer aldığı Las Ventas Meydanı. Dünyadaki en büyük boğa güreşi arenalarından biri olan Plaza de Toros'ta güreşler Mart ayında başlayıp, Ekim ayında sona eriyormuş. Çember şeklinde olan arenanın üç kapısı bulunuyor.  Bir kapıdan matadorlar, bir kapıdan boğalar içeri giriyormuş üçüncü kapıdan  ise öldürülen hayvanlar dışarı çıkarılıyormuş. 

İspanya'da matadorlar için en önemli şey arenanın ana kapısından hayvanı tek bir kılıç darbesiyle hiç acı çekmeden öldürüp  omuzlarda çıkmakmış. Arenanın önünde bu şekilde zafer kazanmış (zavallı bir hayvanı bu şekilde öldürmek nasıl bir zaferse?) bir matadorun heykeli bulunuyor.

Arenanın dışındaki duvarda  iki atlı sürücü arasında giden bir boğa sürüsü  canlandırılmış.



Eski yıllarda boğa güreşinde  yaralandıklarında iltihap kapan yaraları nedeniyle oldukça fazla matador hayatını kaybediyormuş. Aleksandr Fleming isimli İskoçlu bakteriyologun  1920'li yılların sonunda bulduğu  penisilin matadorların ölümcül yaralarını iyileştirip, hayatlarını  kurtarmış.  Arenanın önündeki alanda hayatlarını kurtaran bu ünlü bilim adamına  matadorların duydukları saygıyı  göstermek için   şapkasını çıkararak Fleming'in büstünü  selamlayan bir matador heykeli  yapılmış. 


Madrid'in en ünlü ve kalabalık yerlerinden biri Puerto del Sol Meydanı. İspanyanın resmi olarak merkezi kabul edilen sıfır kilometre noktası, bu meydandaki Belediye Binasının önündedir. Bu alan Madrid'de gelen her turist tarafından mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri olup, çevresinde alışveriş yerleri, lokantalar bulunmaktadır. 

Meydanda  ağaca tırmanan bir ayı heykeli bulunmaktadır. Bu  heykel Madrid'in semboludür. Bir zamanlar Madrid ormanlık bir alanmış ve bolca ayı yaşarmış. Aynı zamanda ormanda bolca böğürtlen ağacı varmış. Ayılarda en fazla böğürtlen yemek için bu ağaçlara tırmanırmış. İşte bu  nedenle bu heykel yapılmış ve şehrin sembolü olmuş.

Sanatın, tarihin içiçe olduğu Madrid'de görülmesi gereken yerlerden biri de İspanya Meydanı(Plaza Espana)'dır. Eskiden ordu tarafından karargah olarak kullanılan bu alanda şimdi Cervantes, Donkişot ve Sanço Panço'nun heykellerinin olduğu yemyeşil bir park, meydan bulunuyor. Elli yıl öncenin en büyük binası olan Zürafa Gökdeleni de burada bulunuyor. 


Cervantes'in ünlü Don Kişot kitabı dünya üzerinde İncil'den sonra birçok lisana çevrilerek en çok  basılan  eser olarak tescillenmiş. Meydanda Cervantes oturur vaziyette. Bir alt kademede de eserinin kahramanları Don Kişot, Sanço Panço ve hayvanları bulunuyor.

Madrid' deki en önemli eserlerden biri de Plaza de Cibeles Meydanındaki  Bereket Tanrıçası Kibele'nin heykeli ve çeşmesidir.

Kibele Eros'un annesi Bereket Tanrıçası'dır. Bu heykel Madrid'in en sevilen  sembollerindendir. Bereket Tanrıçası iki aslan tarafından çekilen bir arabada otururken tasvir edilmiş. Kibele elinde bir asa tutar. Vahşi aslanların arabayı çekmesi Kibele'nin  tanrıçalığını simgeler. Real Madrid takımı bu çeşmeyi uğur sayarmış ve her kupa aldıklarında futbolcular  taraftarlarıyla beraber bu çeşmeye gelirmiş.
Madrid'in en büyük ve ünlü meydanlarından biri de Plaza Mayor( Büyük Meydan)dır. Bu meydan kare bir avlu etrafında düzenlenmiş 136 binadan oluşmaktadır. 1619 yılında krallığa prestij sağlayacak bir alışveriş merkezi olarak inşa edilmiş. Günümüzde çeşitli dükkanlar ve atölyelerden oluşan çok güzel bir ortamı bulunmaktadır. Festivaller, konserler  için kullanılan bu alanın etrafında yer alan sokaklarda pekçok bar, restorant yer almaktadır. Alanın ortasında Kral  III. Philip'in at üstünde bir heykeli bulunmaktadır.(Biz oradayken bir konser için meydana sahne kuruluyordu bu nedenle çok yaklaşamadık ve   meydanın resmini tam çekemedik)






Plaza Mayor'un hemen yakınındaki Mercado San Miguel'de ilginç bir yer. Her tarafı camlarla çevrili bir tür pazar yeri. İçinde bir sürü restorant, cafe ve manav var. İsterseniz  birşeyler  alıp hemen orada yiyorsunuz, isterseniz daha sonra yemek üzere alıp gidiyorsunuz. 

Madrid ile ilgili bilgilere bir sonraki postta devam etmek üzere burada kesiyor ve sizleri Madrid'ten çeşitli görüntülerle başbaşa bırakıyorum.
Parlemento Binası

Madrid'in en büyük bulvarı olan Gran Via'da yer alan Metropolis Binası
Madrid şehir turu yapabileceğiniz  tur otobüsleri









8 Nisan 2013 Pazartesi

Girona - Figueres- İspanya


Barselona’ya gelince Salvador Dali Müzesinin bulunduğu Figueres ve Katalanların Barselona’dan sonraki en önemli kenti Girona’yı  görmemek olmaz.  Bu nedenle Madrid’e gitmeden önce bu iki sevimli , tarih ve sanat  kokan yere bir kaçamak yapıyoruz. İlk durağımız Girona.  Girona’ya Barselona’dan en kolay tren ile ulaşılabiliyor. Yolculuk yaklaşık bir saat sürüyor.


Girona çok küçük bir şehir .Şehrin ortasından  geçen nehir, çevresindeki renkli sevimli evler, katedral, katedralin önündeki devasa merdivenler ve çevresindeki dar sokaklar görülmesi gereken yerler.   Bu bölgeye önce İberler gelmişler. Daha sonra Romalılar gelmişler  ve uzun süre kalmışlar. Ardından  Vizigotlar bölgeyi ele geçirmişler.  8. yy.  Mağribiler adı verilen Müslümanlar İber Yarımadasına hakim olmuşlar.  İber Yarımadası’nda Müslümanlığın etkisi altında bulunan bölgelere Endülüs adı verilmiş.  Katalan Kontları, İspanyanın yeniden Hıristiyanlaştırılması için aralarındaki birliği kuvvetlendirmiş ve ”Yeniden Fetih” andı içmişler. 750 yılında, Bağdat’ta halifeliklerini ilan eden Abbasiler, İspanya’da, Endülüs Emevi devletini kurarlar. Bu dönem Endülüs’ün en parlak dönemi olarak bilinir. Kurtuba şehri,  önemli bilim merkezi haline gelir.  Bu dönemde günümüz Avrupa bilim ve sanatının bazı temelleri Endülüs’te atılır.



Endülüs Emevi Devletinde yaşayan bütün azınlıklar, ki en önemlileri Yahudiler idi, büyük bir hoşgörü içerisinde yaşadılar. Endülüs Emevilerinin başarıları 11. yüzyıl başlarına kadar devam etti. 1031 yılında halifelik parçalanarak  küçük beyliklere bölündü ve eski gücünü kaybetti. 15. yy. ın sonlarına doğru Kastilya Kraliçesi İsabella ile Aragon Kralı Ferdinand’ın evliliği İspanyol Birliğinin oluşumunu ve Avrupanın en güçlü devleti olmasını sağladı. Vizigotlar ile de anlaşma sağlanınca ”Yeniden Fetih” hayalleri gerçekleşti. İspanya Kraliçesi İsabella ‘nın Hıristiyan kilisesi ile işbirliği yaparak ülkedeki bütün Yahudilerin, çok kısa bir sürede ülkeyi terk etmeleri için ferman çıkarması 300 bin kadar İspanya Yahudisini  zor durumda bırakmış.Yahudiler   çeşitli Avrupa ülkelerinden sığınma hakkı istedi ama bütün kapılar yüzlerine kapandı. Bu durum karşısında tamamen yok olma noktasına yaklaşmış olan İspanya yahudilerine Osmanlı İmparatorluğu kapılarını açtı. İspanya'dan sürgün edilen yahudilerin 150 bin kadarı ilk etapta Osmanlı topraklarına sığındılar. Diğerlerinin de önemli bir kısmı Polonya ve Rusya'ya geçtikten sonra Osmanlı topraklarına sığındılar. Kendilerine "Sefarad" adı verilen bu yahudilerin büyük çoğunluğu Selanik ve İstanbul'a yerleştirildiler. Göç olayının yaşandığı sırada Osmanlı İmparatoru olan Sultan II. Bayezid yahudilerin iyi karşılanmaları için bütün illere haber göndermiş, hatta bunlara zarar verenlerin idamla cezalandırılacaklarını duyurmuştu. Bu tarihi bilgiler ışığında daracık sokakları dolaşırken  binaların ve tarihin dokusu hiç bozulmadığı için  insan sanki o günlerin havasını kokluyor, tarihin sayfalarında dolaşıyor gibi oluyor.


Rui Onyar Nehri  Girano Kentini ikiye ayrmış . Antik Girona ve Yeni Girona. Köprüden Antik Girona’ya bakıldığında, kentin ve yörenin en büyük kilisesi, Girona Katedrali görülüyor. Nehrin iki yakasına sıralanmış rengarenk boyalı  evler ve şehrin dinginliği insana  bir masal diyarında olduğu  hissi veriyor. Nehrin üzerindeki köprünün sonunda  karşınıza  Plaça de Sant Feliu Meydanı gelir. Antik Girona olarak adlandırılan  bu bölge, dar sokaklarında yüzyıllarca Yahudi nüfusunu barındıran Yahudi Gettosunun başlangıç yeridir. Meydanın sağında, taş direğe tırmanmış bir aslan heykeli vardır.


1492 yılından sonra Girona’da,Yahudi Mahallesinde kalmak zorunda bırakılan Yahudiler, içlerine kapanık, göze çarpmamaya çalışan ve kapalı bir ekonomi oluşturan bir topluluğa dönüşürler. İşte, Onyar Nehrini geçerek Yahudi mahallesine gelindiğinde karşınıza çıkan  beton direğe tırmanan aslan maskotu, yalnız gettodakilerin bildiği bir parola olarak, oraya yerleştirilir. Onyar Nehrini geçenler, gettoya girmeden önce; direkteki aslanın poposunu öpüyorlarsa, Yahudi cemaatindendir, öpmüyorlarsa, Yahudi Cemaati dışından, yabancı kişilerdir. Zararları dokunabilir, önlem alınmalıdır.  Günümüzde ise aslanın poposunu öpenlerin tekrar Girona’ya  geri geleceklerine inanılır.



Tarihi köprüden geçerek, şehrin eski kısmına geçiliyor. Bu bölge büyük surlarla çevrili. Dar sokaklar tarihi taş evlerle dolu. Şehrin en büyük kilisesi olan Girona Katedrali tam bir mimari harikası.


Katedral ve meşhur merdivenleri.





Şehrin sevimli ve sakin köşelerinden biri.
Yahudilerin güvenlik amacıyla daracık yaptıkları zaman zaman bir kişinin bile zor geçtiği ara sokaklar.











Sekizgen kubbe ile aydınlatılan Banys Arabs(Arap Hamamları)



Eski Yunan'dan günümüze kadar farklı dönemleri ve stilleri, eserleri ,  Roman ve Gotik sanatın kolleksiyonlarını içinde barındıran şehrin müzesini de gezebilirsiniz.

Girona'dan sonra ikinci durağımız Figueres. Yol Girona'dan tren ile yaklaşık 35 dak. sürüyor. Figueres küçük bir kasaba. Nufusu 35.000 olan bu kasabada Salvador Dali'nin kendisinin kurduğu müze bulunmaktadır.



İstasyondan çıkınca 15 dak. sonra müzeye varılıyor. Müzeye girmek isteyen oldukça fazla ziyaretçi olduğu için uzun bir kuyruk beklemeyi göze almalı ya da çok erken saatte gitmeniz gerekiyor. Dali müzenin her köşesini kendi tasarlamış ve her noktasıyla kendi ilgilenmiş. Müze şu anda dünyanın en büyük Dali kolleksiyonuna sahip. Müzede Dali'nin dörtbinden fazla eseri bulunmaktadır. Dört katlı binanın girişinde Dali'nin kendi tasarımı Cadillac'ın üzerine yerleştirilmiş bir bereket tanrıça sembolü ve hemen üzerinde eşi Gala'ya ait teknenin olduğu tasarım bulunmaktadır.

Fotoğraf internetten alınmıştır. Fotoğraf çekmek yasak olduğu için (Japon turistler yasak dinlemeden çekiyorlardı) müzede fotoğraf çekmedim. Bu müze mutlaka görülmesi gereken bir yer . Her tablo  tam bir zeka ürünü. Gördüğünüz her resme  özel projeksiyon ile bakınca (cep telefonunun kamerasından da bakabilirsiniz) aslında başka bir resim olduğunu anlayıp Dali'nin zekasına tekrar tekrar hayran kalıyorsunuz. Pekçok ülkede pekçok müzede ünlü ressamların resimlerini gördüm ama Dali'nin ki kadar etkilendiğim ve zekasına hayran olduğum başka bir sanatçı olmadı.



Fotoğraf internetten alınmıştır.
Bu müzeyi gezdikten sonra Dali'nin tasarladığı mücevherlerin yer aldığı  Dali Mücevher Müzesini de gezmeyi unutmayınız.
Fotoğraf internetten alınmıştır
Dali Müzesinden sonra isterseniz Katalunya'nın tarihine ışık tutan Oyuncak Müzesine de gidebilirsiniz. 1982 yılında açılan Oyuncak Müzesinde 4000 den fazla eski dönemlerden toplanıp günümüze gelmiş oyuncakları görebilirsiniz.



Barselona ve bu iki güzel yerden sonra Madrid'e gitmek üzere yola çıkıyoruz. Madrid'de görüşmek üzere hoşcakalın
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...